Herman Koch’tan “Akşam Yemeği”






“Suçlu çocuğunuzu korumak için neler yapabilirsiniz?”

Hollandalı yazar Herman Koch’un romanının arka kapağında okuduğunuz bu cümle, söz konusu ‘suç’un ne olduğu konusunda pek bir fikir vermiyor belki ama elinizde tuttuğunuz romanın sizi ahlaki bir ikileme sokacağı ve kendinize ciddi sorular sormanıza neden olacağı konusunda önemli bir ipucu veriyor. Koch, sizi etrafında dört kişinin oturduğu, lüks bir restorandaki akşam yemeği sofrasına konuk ediyor. Sorgulamanız gerekenin menüden seçtikleriniz değil, vicdanınız olduğu bir akşam yemeği sofrasına…

Akşam Yemeği, Paul Lohman adlı orta sınıf bir Hollandalı’nın anlatımıyla, birkaç saatlik bir akşam yemeğinde geçiyor. Masanın etrafında Paul’ün karısı Claire, başbakanlık yolunda emin adımlarla ilerleyen tanınmış siyasetçi ağabeyi Serge ve onun karısı Babette var. Roman, Aperatif, Başlangıç Tabağı, Ana Yemek, Tatlı, Dijestif ve Bahşiş olarak 6 bölümden oluşuyor ve bir solukta okunuyor.

Toplumsal düzen öyle gerektirdiği için yapılan yapmacık, zorlama her türlü harekete ve söylenen söze sinir olan bir karakteri var anlatıcımız Paul Lohman’ın. Romanın başlarında karısından “karım“, “eşim” ya da basitçe “Claire” olarak bahsetmek konusunda yaşadığı tereddütlerden, lüks restorandaki garsonların ya da diğer müşterilerin yapmacık hareketlerine dair eleştirilerine kadar birçok basit-ama-gerçek durumu onun ağzından mizahi bir dille koyuyor önümüze yazar Herman Koch. Bazen -özellikle şef garsonun serçe parmağı ile ilgili kısımlarda- kahkahalarla gülmenize, bazense “Hakikaten, neden?” diye sormanıza neden oluyor.

Fakat Akşam Yemeği, sadece toplumsal düzenin gerektirdiklerine dair bir eleştiri değil. Roman, tüm bu ufak eleştirilerle hazırladığı zeminin üzerine dev bir ahlaki ikilem inşa ediyor yavaş yavaş. Önce Paul’ü, daha sonra masanın etrafındaki yakınlarını tanıyoruz; ardından birbirleri ile olan ilişkilerine, geçmişlerine ve oğullarına dair bilgiler ediniyoruz. ‘Akşam yemeği’nin, o masa etrafında toplanılmış olmanın nedenlerini en çarpıcı şekliyle öğreniyoruz.

Susanne Bier’in Hævnen’ini, Thomas Vinterberg’in Dear Wendy’sini, Gus van Sant’ın Elephant’ını getiriyor aklıma roman anlattığı birçok olay ve durumla. Çünkü insan denilen varlığın içinde saklı olan ve kimi zaman -çocuklarda bile- istemli ya da istemsiz şekilde ortaya çıkan şiddet eğilimini anlatıyor. Ve soruyor: “Evsiz bir kadını dövüp yakan 15 yaşındaki oğlunuz ve suç ortağı olan yeğeninizi korumak için ne kadar ileri gidebilirsiniz?”

Mizahi dilini, sürekli artan psikolojik gerilimini ve yol açtığı ahlaki sorgulamaları dengede tutan, sürükleyici bir roman Akşam Yemeği. Tek mekanda geçen romanı okurken bir tiyatro sahnesi hayal ediyorsunuz -ki zaten 2009 yılında yazılan roman 2012′de tiyatroya uyarlanmış. Ünlü Hollandalı senarist Menno Meyjes’in yazıp yöneteceği filmi de 2013′te izleyebileceğiz.

Not: Doğan Kitap’ın son zamanlarda Dünya Edebiyatı serisinde kullandığı harika kapak tasarımlarından biri de “Akşam Yemeği”nde. Kapak tasarımı Geray Gençer’e ait.






Posted on by thebalkabaa in edebiyat, edebiyat incelemeleri Leave a comment

Add a Comment

301 Moved Permanently

301

Moved Permanently

The document has been permanently moved.