Bilenler bilmeyenlere anlatsın, Netflix geçtiğimiz Şubat ayında tamamını online olarak ve 13 bölümünü aynı günde yayınladığı House of Cards ile adından çokça söz ettirmişti. Bu ses getirmede başroldeki Kevin Spacey’nin ve ilk iki bölümü yöneten David Fincher’ın da oldukça etkisi vardı tabii… Netflix, House of Cards’ın başarısının ardından aynı formülü bir yaz dizisi için uyguladı: Orange Is the New Black. Yine 13 bölümünün tamamı aynı gün, 11 Temmuz‘da yayınlanan dizi, gerçek bir yaşam öyküsünden uyarlanmış.
Üst-orta sınıftan gelen, eğitimli ve kültürlü Piper Chapman’ın (Yazarın gerçek adı Piper Kerman) yıllar önce işlediği bir suçu itiraf etmek zorunda kalarak bir yıldan fazla bir süresini geçireceği hapishanede yaşadıklarını anlatıyor dizi.Taylor Schilling‘in canlandırdığı Chapman, önceleri hapishane yaşamına ve burada tanıştığı insanlara uyum sağlamakta oldukça zorlansa da bölümler ilerledikçe kurduğu dostlukları, edindiği düşmanları, hapishane yaşamanının kural ve dinamiklerine sağladığı uyumu siz de gözlemleyebiliyorsunuz. Her bölümde Chapman ve Chapman haricindeki bir karakterin geçmişine geridönüşlerle giderek (Çok başka olsa da, biraz “Lost”u hatırlattı bana bu özelliği) hapishanede sonlanan yaşamlarını izleyerek onları daha iyi tanıyoruz. Özellikle anlatılan her şeyin gerçek olduğunu bilmek, diziyi daha heyecanlı bir şekilde izlemenize neden oluyor. Taylor Schilling dışında, başta Kate Mulgrew, Michelle Hurst ve Danielle Brooks olmak üzere çok iyi performanslar var.