Röportaj: Oscar Boy






Yapım şirketleri için filmlerinin afişlerinin üzerinde yer alması etkili bir pazarlama aracı, oyuncu ve yönetmenler için adlarının önüne konulması muazzam bir prestij simgesi olan Akademi Ödülleri, namıdiğer Oscarlar, sizin için ne ifade ediyor bilemiyorum. Fakat benim ve onun gibiler için Oscarlar, bir kış gecesi Türkiye saati ile 03:00 sularında olup biten bir törenden ziyade, bir yıl öncesinin ödül töreni bittiği anda başlayan bir döngü aslında: Oscar Boy ile blogunu, 2012 Oscar yarışını, Oscar tahmini yapmanın inceliklerini ve tabii ki ortak aşkımız sinemayı konuştuk.

Baştan uyarayım. Eğer Oscar yarışının, filmleri izlemeden bile tahmin yürütülebilecek bir matematikle işleyen, tamamen pazarlama stratejileriyle desteklenen ve hatırı sayılır bazı grup, festival ve birliklerin yorumlarıyla yönlenen bir fenomen olduğuna kesinlikle inanmayanlardansanız bu yazı size hiçbir şey ifade etmeyecek. Ama eğer yıl boyunca takip edilebilecek, sinemanın gücüyle bezenmiş bir yarış sizi heyecanlandırıyor ve bu heyecanı yıllardır yaşamakla kalmayıp kendi blogu üzerinden paylaşan biriyle tanışmak istiyorsanız aynen devam edin.

Umur Çağın Taş (UÇT), “Hayatım boyunca her şeyi sınıflandırma ihtiyacı hissettim” diyor ve Oscarlar’ı en büyük tutkusu, hatta yaşama sebebi olarak nitelendiriyor. Henüz Oscar Boy adıyla yazmaya ve tanınmaya başlamadan önce, 2007’de iki ayrı blogla başlamış sinema hakkında yazmaya. Bu bloglardan biri eleştirileri, diğeri ise Oscar tahminleri üzerineymiş. 2009’da ise bunları bir yana bırakıp, Oscar Boy’u açmış.

theoscarboy.com’da film eleştirileri de var evet, fakat bunları “sadece kendini tatmin etmek için” yazdığını, asıl olayının Oscar tahminleri olduğunu söylemek gerek. Zaten blogu en fazla ziyaretçiyi de Oscarlar’ın en yoğun şekilde tartışıldığı Aralık-Şubat ayları arasında çekiyor. Yine de “Adı Oscar Boy olan bir sitede, Oscarlar dışında içerik olmadığı için kızan okuyucu var” diyor ki, ben de anlam vermekte zorlandım.

Aslında bazı okurların kızdığının aksine Oscar Boy’da yalnızca Oscarlar yok: “2 senedir izlediğim dizi sayısı asosyal olmama neden olacak seviyeye geldi” sözlerinin ürünü olan “Sezon Günlükleri” bölümünde dizi eleştirileri ve Emmy tahminlerini, “Kamera Arkası” bölümünde ise yönetmen filmografilerinin toplu bir inceleme ve eleştirisini bulabilirsiniz.

Oscar Boy, sürekli güncellenen tahminlerini ise “Oscar Tahminleri” başlığı altında listeliyor. “Oscar Sohbetleri” olarak adlandırdığı yazı dizisinde ödül sezonu hakkındaki son gelişmeler, son yorumlar ve Oscarlar öncesinde dağıtılan diğer adaylık/ödül durumlarına göre hangi filmin ya da kimin yarışı önde götürdüğünü tartışıyor. (Arada gaza gelerek objektifliğini yitirdiği ve sonradan bunu fark edip özür dilediği bölümler özellikle çok eğlenceli.)

Bu arada, tahmin konusunda oldukça başarılı. Örneğin geçtiğimiz yılın sürprizlerinden Melissa McCarthy’nin ve Chico and Rita‘nın adaylıklarını başından beri tahmin ediyordu. En başarısız olduğu kategoriyi sorduğumda “4 yıldır görüntü yönetmenliği Oscar’ını doğru tahmin edemiyorum” diyor, “sanırım duygusal düşünmemeyi başaramadığım tek kategori bu”.

Oscar tahminlerinin püf noktası da bu zaten. duygusal düşünmeyi bırakmak. “Türkiye’de öznel fikirlerle Oscar tahmini yapılabileceğini düşünenler var. Bu yüzden yaptığım şeyi anlayamıyorlar. ‘Benim izlediğim film güzeldi, o yüzden aday olacak.’ dediğimizi düşünüyorlar.” Filmleri izlemeden, hatta film henüz çekim aşamasındayken tahmin yapma imkanını sağlayan da tam olarak bu.

theoscarboy.com’u elinden geldiğince interaktif tutmaya çalışıyor UÇT: Kendi ödüllerini dağıttığı “Oscar Boy Ödülleri” ile sınırlı kalmayıp“Readers’ Choice” ödüllerinde okurlarına da kendi en iyilerini seçtiriyor, Cumartesi günleri yayınladığı ve “Oscar Research” adını verdiği anketlerle Oscar tarihi ile ilgili okurlarının fikirlerini alıyor.

Çok yazarlı bloglar bana kişiliksiz geliyor.” cümlesinden, theoscarboy.com’un hep UÇT imzası taşıyacağını anlıyoruz. Ama birçok proje ile diğer sinema bloggerlarını (hatta yalnızca Twitter’da yazan mikro-bloggerları) da sezonun heyecanına dahil etmeye çalışıyor. Örneğin geçtiğimiz yıl törenin hemen öncesinde bir araya getirdiği “Sinema Bloggerları” ve henüz yeni bir oluşum olan, 12 kişinin sürekli güncellenen tahmin tablolarına yer vediği “Gold Diggers”.

Sinema aşkı (tıpkı benim gibi) 1998 kışında Titanici izlemesiyle başlamış. Ailesine “Filme girip batacağız şimdi, onun yerine animasyon izleyelim” şeklinde bir tepki verse de filmden çıktığında artık sinemaya aşıkmış. Bugünlerde ise Amerikan ve İngiliz bağımsız sinemasına özel bir ilgi duyuyor. En sevdiği yönetmenler olarak Wes Anderson, Sofia Coppola ve Spike Jonze’u, Oscarlar dışında kişisel favori ödülünün ise BIFA (British Independent Film Awards / İngiliz Bağımsız Film Ödülleri) olduğunu söylemesinden belli.

Son zamanlarda en sevdiği oyuncu olarak düşünmeden Michelle Williams’ın adını veriyor. Erkek oyuncu içinse ona eşdeğer bir aktör bulmakta biraz zorlanıyor: “Joseph Gordon-Levitt sanırım. Bence kendi bile ne kadar yetenekli olduğunun farkında değildi ama bu yıldan sonra adını daha sık duyacağız gibi geliyor. Bir de kim Gordon-Levitt sevmez ki?

Uykusunu feda ederek, canlı olarak izlediği ilk tören 2003 yılındaki olmuş ve bu yıl izleyeceğimiz 85. Akademi Ödülleri Töreni için 11. kez ekran karşısında olacak. Bu sezon en merak ettiği filmleri Les Miserables, Flight ve Zero Dark Thirty olarak sıralıyor. “Bu listede bir de The Master vardı da, merak etmesem de olurmuş, onu gördüm.” diyor. Bu yıl hep birer, hatta ikişer Oscar’ı olan isimlerin yarışta adının geçtiğini, bu nedenle sıkılabileceğimizi söylese de töreni çok sevdiği Seth MacFarlane sunacağı için heyecanlı.

Bu yazıdan etkilenip Oscar yarışını ve sezonun gelişmelerini takip etmek isteyenler için ideal siteler olarak Awards DailyScott Feinberg’ün The Hollywood Reporter sitesindeki bölümü ve In Contention’ı öneriyor. Ama tabii siz siz olun, Oscar Boy’dan şaşmayın!






Posted on by thebalkabaa in röportajlar, sinema Leave a comment

Add a Comment

301 Moved Permanently

301

Moved Permanently

The document has been permanently moved.