thebalkabaa

Kısa Kısa: Genç Yeni Farklı 4 @ CDA Projects






Mısır Apartmanı galerilerinden CDA Projects‘in bu yıl dördüncü kez düzenlediği Genç Yeni Farklı sergisi, 35 yaşın altındaki genç sanatçıların yaptığı başvurular arasından (Ali Akay’ın başkanlığındaki jüri değerlendirmesi sonucu) seçilen 16 sanatçının işlerine yer veriyor bu yıl. 27 Temmuz’a kadar ziyaret edebileceğiniz sergideki sanatçılar şunlar: Aslıemk, Can Akgümüş, Cem Aktaş, Güler Aşık, Simone Bailey, Zoé Baraton, Tuğba Çeliktir, Buğra Erol, Beril Gür, Şafak Gürboğa, Gizem Karakaş, H. Çağlar Kırtı, Ayşe Kurşuncu, Şeyda Ünal, Sarp Kerem Yavuz, Seda Yıldız.

Serginin hemen girişinde yer alan, Gizem Karakaş‘ın 5 dakikalık video çalışması Fuat Eşrefoğlu Lahmacun Yiyor, sergide en beğendiğim iş oldu. Karakaş’ın Andy Warhol’un işini yerelleştirerek kopyaladığı videosunda yalnızca Andy Warhol’un görünüşünü, tavırlarını ve hareketlerini taklit eden bir insanı görmekle kalmıyor, sanatsal yaratım sürecinin perde arkasını izleme, sanatçı ve modeli arasındaki (doğaçlama ya da kurgulanmış) diyalogları dinleme fırsatı da buluyorsunuz.

Bunun dışında sergideki Doku’n (Şeyda Ünal), Nick ve Glen (Sarp Kerem Yavuz) ve Kendi Kendine (Güler Aşık), cinsiyet ve toplumsal cinsiyet kavramlarını farklı açılardan ele alan başarılı işler olarak dikkatimi çekti ve beğenimi kazandı.






Posted on by thebalkabaa in kısa kısa: sergiler, sergiler Leave a comment

Kısa Kısa: E.S.T. Symphony @ İstanbul Caz Festivali






Gelmiş geçmiş en iyi caz triolarından olan Esbjörn Svensson Trio‘nun kurucusu, bestecisi ve lideri Esbjörn Svensson’un zamansız ölümünden beş yıl sonra 20. İstanbul Caz Festivali sayesinde kendisini çok ilginç bir projeyle andık dün gece. İsveçli orkestra şefi ve besteci Hans Ek, Svensson’un bestelerinin senfonik düzenlemelerine imza atarak caz ve klasik müziği birleştirdiği E.S.T. Symphony projesiyle Filarmonia İstanbul orkestrası eşliğinde Haliç Kongre Merkezi’ndeydi. Ek’in yaptığına yalnızca düzenleme demekse haksızlık olur. Kendisi Svensson’un farklı albümlerindeki bestelerini birleştirmiş, hatta bazılarını yeniden bestelemiş denilebilir. Ortaya kornolar ve fagotların saksafona, timpaninin davula eşlik ettiği; çok farklı gözüken caz ve klasik müziğin (çoğu zaman) uyum içinde olduğu, üstelik EST dolu bir müzik çıkmış.

E.S.T. Symphony‘de solist olarak trionun iki üyesi Dan Berglund (kontrbas) ve Magnus Öström (davul) ile piyanoda Jacky Terrason ve Mihael Wollny, saksafonda Marius Neset, bas gitarda ise Sarp Maden yer aldı. Seyirci kadar orkestranın nefesli çalgılar koltuklarında oturan sanatçıların da hayranlıkla izlediği Norveçli Neset’in soloları özellikle büyüleyiciydi. Projenin kaydının da en kısa zamanda yayınlanmasını umuyor ve Esbjörn Svensson Trio’nun hayranlarına Dan Berglund’un (daha önce 18. İstanbul Caz Festivali ve Salon’a konuk olmuş) yeni grubu Tonbruket‘i şiddetle öneriyorum.






Posted on by thebalkabaa in kısa kısa: müzik, müzik Leave a comment

Kısa Kısa: Veep






65. Primetime Emmy Ödülleri‘ne aday olan televizyon yapımları, 18 Temmuz’da açıklanacak. Komedi dallarındaki favorilerimden biri, birkaç adaylık almasını ve hatta başrol oyuncusu Julia Louis-Dreyfus’ın geçtiğimiz yıl olduğu gibi yine ödülü kucaklamasını beklediğim, geçtiğimiz yaz sezonunda başlayan Veep. 8-10 bölümlük sezonlarıyla Kış ve Yaz sezonları arasında bir geçiş sağlayan dizinin 2. sezonu geçtiğimiz hafta sona erdi. (65. Primetime Emmy Ödülleri’nde de bu yazki ikinci sezonu değerlendirilecek.) Dizi, ABD Başkan Yardımcısı Selina Meyer’ın sakarlıklarını, gaflarını, beceriksizliklerini, kısacası dünyanın en değerli koltuklarından birini bir komedi dizisine dönüştürüşünü anlatıyor. Dizide başroldeki Julia Louis-Dreyfus dışında başta Tony Hale ve Matt Walsh olmak üzere başkan yardımcısının ekibindekileri canlandıran birçok yetenekli isim de rol alıyor. Dizinin yaratıcısı Armando Iannucci, senaryosu Oscar adayı olan politik komedi In the Loop‘tan hatırlayabilirsiniz. Veep, politik dizileri sıkıcı bulanlar için harika bir kaçış yolu.






Posted on by thebalkabaa in kısa kısa: televizyon, televizyon Leave a comment

Kısa Kısa: World War Z (2013)






Her hafta birden fazla kez sinemaya gitmeye alışıksanız, blockbusterlarla dolu yaz ayları, hem fazla seçenek sunmadığından hem de heeeeer salonda aynı filmler oynadığından can sıkıyor. Man of Steel, Star Trek: Into Darkness ve Now You See Me‘yi izledikten sonra kendimi içinde bulduğum boşluğun dermanı ise World War Znin vizyona girmesi oldu. Açıkçası Finding Neverland‘den beri doğru düzgün bir işine rastlamadığım Marc Forster‘ın adını yönetmen koltuğunda gördüğümden beri filmden fazla ümidim yoktu. Fakat Brad Pitt‘i bir aksiyon filminde izleyecek olmak ve fragmanda çılgınca koştuğunu ve üst üste bindiğini gördüğüm ‘alışılmadık’ zombiler merakımı arttırmıştı.

World War Z‘nin iyi yanları, değiştirdiği zombi algısı, “her şeyin normal olduğu sıradan bir sabahtı” faslını fazla uzatmadan aksiyona başlayıp sadede gelmesi ve özellikle son bölümünde yarattığı başarılı gerilim ortamı. Kötü yanıysa başarılı salgın filmlerinde var olan “salgını kişileştirmek” yöntemine başvursa da bunu aksiyonun gerisine atmış olması. Vizyondaki diğer blockbusterları tükettiyseniz, sıkılmadan izleyeceğiniz ve sizi heyecanlandıracak bir film olarak tercih edebilirsiniz World War Z‘yi. Üstelik filmin en iyi bölümü olan son bölümünde Avrupa sinemasından aşina olduğunuz birçok yüzü görebilecek olmanız da bonusu.






Posted on by thebalkabaa in filmler, kısa kısa: film, sinema Leave a comment