1940 yılında Norveç’te kurulan, “Gümüş Çocuklar” anlamına gelen Sølvguttene çocuk korosu, Norveç kral ve kraliçesinin Türkiye’yi ilk resmi ziyareti nedeniyle Türkiye’de bir dizi konser verdi bu ayın başında. Alanya Belediyesi Kültür Sarayı, Side Apollon Tapınağı, Çırağan Sarayı, St.Antuan Katolik Kilisesi ve Aya Triada Rum Ortodoks Kilisesi’ndeki konserlerden ben de sonuncusunu izleme fırsatı buldum. Taksim’de, İstiklal Caddesi’nin hemen girişindeki bir sokakta yer alan Aya Triada Rum Ortodoks Kilisesi, ilahi ve meleksi seslerin bir araya gelmesinden oluşan bir koroyu dinlemek için seçilebilecek en güzel yerlerden biriymiş. Kimi Latince, kimi Norveççe birçok koral eser seslendiren koro, gerek kiliseye şarkı söyleyerek giriş/çıkışlarıyla, gerek uyumlarıyla büyüledi beni. Yalnızca erkek çocuklardan oluşan ve üyeleri ergenliğe girdikçe başka seslerle yenilenen bu koro, 1994′te Norveç’in Lillehammer kentinde düzenlenen Kış Olimpiyatları’nın kapanışında da unutulmaz bir performansa imza atmış.
Kısa Kısa: Sølvguttene
Pink Martini’den “Get Happy”
Henüz 2000′li yılların başlarında başta “Je ne veux pas travailles” olmak üzere “Sympatique” albümündeki tüm şarkılara hayran kalarak dinlemeye başladığım Pink Martini, yıllar içinde Türkiye’yi sık sık ziyaret eden ve her yeni albümleriyle farklı kültürleri, dilleri ve ezgileri keşfetmemi sağlayan vazgeçilmez bir grup haline geldi. 3 kez canlı izledim onları ve hiçbirinde (gerçekte kendilerini tekrarlamış olsalar bile) kendilerini tekrarlıyorlarmış hissiyatı yaratmadılar.
Pink Martini’nin yeni albümü “Get Happy”, geçtiğimiz aylardaki (izleyemediğim) son Türkiye konserlerinden hemen sonra raflarda şimdi. Read more
Kısa Kısa: İş Sanat 14. Sezon Açılış Konseri
İş Sanat’ın 14. sezonu, geçtiğimiz hafta sonu, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ve piyanist Özgür Aydın ile yaptı açılışını. Bu aralar tesadüfen dört bir yanda denk gelerek her geçen gün yeni bir eserini keşfettiğim Brahms’ın re minör piyano konçertosu ve Berlioz’ün fantastik senfonisi vardı programda. Özgür Aydın ustalık gerektiren konçertoyu layığıyla çaldı. İkinci yarıda orkestranın seslendirdiği fantastik senfoniyi henüz dinlememiş olanların dinlemesini şiddetle tavsiye ederim. Klasik müzikteki “idefiks” (sabit fikir) teriminin en iyi şekilde tanımlandığı, hikayesi etkileyici ve eğlenceli bir eser kendisi. Biste de Fransız bestecilerden devam ederek Bizet’nin L’Arlésienne süitinin “Farandole” bölümüyle veda etti BİFO. Bir kez daha, BİFO’nun vurmalı grubunun dünyanın en iyilerinden olduğuna dair inancım arttı bu konserde. Bu açılışın ardından yıl boyunca harika solist ve orkestraları ağırlamaya devam edecek İş Sanat. Hilary Hahn’dan Maxim Vengerov’a, Joshua Bell’den Sol Gabetta’ya birçok heyecan verici isim var sezonda.
Kısa Kısa: The XX @ Vodafone Istanbul Calling
Yaşarken yazılan tarihin bir parçası olmakla meşgul olduğumuzdan Haziran ve Temmuz’u neredeyse konsersiz geçirdikten sonra, Vodafone Istanbul Calling kapsamındaki The XX konseri birçoğumuza iyi geldi eminim. The XX’in adını fazla duymamış, müziğini fazla dinlememiş biri olarak, yalnızca açıkhava konseri ruhunu yaşamak için gittiğim konserden, beklentilerimin oldukça üzerinde bulduğum The XX’i severek ve iyi bir sahne performansı izleyerek döndüm ben de. 2010′da dünyanın en önemli müzik ödüllerinden Mercury Prize‘ı kazanmış olan grup, indie-pop tarzındaki şarkıları ve hayal alemine götüren sound’ları ile olduğu kadar performansları ve ışık kullanımları ile de etkiledi beni. The XX’i tanımadığınızı düşünüyorsanız, Crystalised ve Reunion‘ı benim gibi duymuş fakat kimin olduğuna dikkat etmemiş olabilirsiniz. Bu arada konserde grubun birçok şarkısını ezbere söyleyen büyük bir kalabalık olduğunu söylemek gerek. Tanımayan-bilmeyenler utansın, ben utandım.