Emre Eminoglu

Röportaj: Yeşim Gürer Oymak






Henüz küçücükken tanıştığım İstanbul Müzik Festivali ve klasik müzik; bugün benim için en özel olan, programını beklerken en çok heyecanlandığım festivalin de İstanbul Müzik Festivali olmasını sağladı. 2006 yılından bu yana festivalin direktörlüğünü üstlenen Yeşim Gürer Oymak’ın hikayesi de henüz ilkokulda bile değilken tanıştığı piyano ile başlıyor. Kendisi işini severek yapan, her yaştan seyircisiyle bizzat ilgilenen, yenilikçi bir festival direktörü ve hayatımda tanıdığım en kibar insanlardan… Klasik müzik dergileri ve CD’leriyle dolu odasında, bir festival direktörüyle olduğu kadar ilk klasik müzik konserine giderkenki heyecanını hala koruyan bir dinleyici ile gerçekleştirdik bu dopdolu sohbeti:

Read more






Posted on by thebalkabaa in klasik müzik, müzik, röportajlar Leave a comment

Düşmek ve Düşünmek üzerine: Özgür Çevik






özgürPopstarımızı aradığımız yıllardı, ben lisedeydim o zamanlar. Birbiri ardına yayınlanan hemen hemen aynı formattaki onlarca yarışma nedeniyle yüzlerce gereksiz insan girdi hayatlarımıza o dönemlerde. Girdiler, birkaç ay kaldılar ve çıkıp gittiler. Müzikle alakası olmayan BBG sonrasında, Popstar ile müzikle ilgili olmaya başladı her şey. Fakat tüm bu yarışmaların arasında bana en kaliteli geleni, her zaman Akademi Türkiye oldu o günlerde. Ve bu kalite, sadece yarışmanın adındaki ‘Akademi’ sözcüğünden kaynaklanmıyordu. Gerek eğitmenleri, gerekse yarışmacılarıydı yarışmayı kaliteli yapan. Read more






Posted on by thebalkabaa in müzik Leave a comment

En İyi Film Müzikleri: 2007






Hepimizin aklında yer etmiş, sinema salonundan çıktığımızda beynimizin içinde çalmaya devam etmiş film müzikleri vardır. Yalnızca o film için yazılmış, sonrasında o filmle özdeşleşmiş müzikler, ya da şarkılar. Fonda çalan bir müzik olmasaydı filmlerin ne denli sıkıcı olabileceğini düşünün. John Williams’sız bir dünya düşünün. Müzikallerin sinemaya uyarlanmadığını, müzik-marketlerde soundtrack diye bir köşe olmadığını düşünün. Akordeonsuz bir Le fabuleux destin d’Amélie Poulain, ninnisiz bir El laberinto del Fauno… Olmazdı di mi? 2007′de de olmazdı, olmadı:

En İyi Film Müzikleri 2007:

dariomarianelli1. Atonement – Dario Marinelli: Odanıza, ofisinize; şu an her neredeyseniz etrafınıza bir bakın. Ve gözleriniz müzik yapabilecek bir obje arasın. Dario Marianelli Atonement için orijinal bir film müziği yazması istendiğinde, gözüne ilk çarpan şey daktilo olmuş. Başarılı bir roman uyarlaması, yazmak sözcüğünün gerçek anlamından, edebi olan haline, kaderci yaklaşımlı anlamından, argodaki haline her türlüsünü anlatan bir film/roman olarak bakıldığında; daha iyi bir enstrüman da düşünülemezdi sanırım Atonement için. Piyano ve yaylılarla beraber hem dönemin müziğini, hem karakterlerin çaresizliğini anlatan; karamsar birkaç parçası ile savaşın kötülüğünü vurgulayan; daktilo sesleriyle de kendinizi bir karakter olarak değil, bir yazar olarak romanın içinde bulmanızı sağlayan müzikler… Favorilerim Briony ve Love Letters. Dario Marianelli’nin Pride & Prejudice‘tan sonraki bu harikasıyla hem Altın Küre, hem de Oscar ödülünü kaptığını da belirtmeli. Read more






Posted on by thebalkabaa in film incelemeleri, müzik, sinema Leave a comment

Büyük Ses, Büyük Ego: Cem Adrian






cemadrian_seckiler_1Fazıl Say’ın keşfi olarak ortaya çıkıverdiği günden beri gerek sesine, gerek egosuna olsun hayranlık duyduğum, kıskandığım ve severek dinlediğim insanlardandır Cem Adrian. 10-15 kişilik bir acapella koroyu yutmuşçasına inanılması güç seslerin hepsini aynı ses telleriyle çıkaran bu varlık; ilk albümü Ben Bu Şarkıyı Sana Yazdım’da çoğunlukla hiçbir yardım görmediği, tizinden pesine, davulundan zurnasına her şeyiyle kendi söylediği ve kendi kaydettiği şarkıları (ve iki konser kaydını) ile piyasaya çıkar çıkmaz beni benden almıştı. Yalnızca kendi şarkısı Bana Özel değil, Kimler Geldi, Kimler Geçti yorumu da bu albümü benim için bambaşka kılmıştı. Read more






Posted on by thebalkabaa in müzik Leave a comment