Emre Eminoglu

What the Fuck Have You Done Lately?: Wanted (2008)






wantedSanırım sinemada popüler aksiyon filmleri kategorisinin altında yepyeni bir türle karşı karşıyayız: Yüksek egolu, sürrealist aksiyon filmleri… Seyredince nefesinizi kesen, bol silah sesi duymanızı, bol kadın ve/veya bol araba görmenizi sağlayan tüm diğer aksiyon filmleri gibiler. Ama Dali tablolarını, Marquez romanlarını andıran bir sanatsallık barındırıyorlar. Esprilerle dolular ama ciddiye de alınabiliyorlar. O kadar inanılmaz şeyler oluyor ki perdede, kendinizi ezik, işe yaramaz hissediyorsunuz. Nasıl astronomi dersinde bilmemkaç parsek yarıçaplardan bahsedince küçücük hissediyor insan kendini; bu filmleri izlerken de öyle şeyler yapıyor ki perdedeki adam/kadın, “ben neyim ki? ne işe yarıyorum ki? hayatımın anlamı ne?” sorularıyla boğuşarak koltukta küçüldüğünü hissediyor seyirci.

Geçtiğimiz yıl izlediğim ve bittiğinde heyecandan, kahkahadan, şaşkınlıktan ve zevkten dört köşe olmuş bir şekilde salondan çıkmamı sağlayan Shoot’em Up’tan sonra; şimdi de Wanted vizyonda. Read more






Posted on by thebalkabaa in film incelemeleri, sinema Leave a comment

Shyamalan üzerine…






shyamalanHint asıllı yönetmen Manoj Night Shyamalan, 1999 yılında yazdığı ve yönettiği Sixth Sense ile olay yaratarak çıkıvermişti karşımıza. 27 yaşında hem En İyi Yönetmen, hem de En İyi Orijinal Senaryo dallarında Oscar Ödülü’ne aday gösterilerek Akademi tarihinin bu dallardaki en genç adaylarından biri olmuştu. Sixth Sense, “I see dead people.” repliği ile Haley Joel Osment‘i, müzikleri ile James Newton Howard‘ı hayatımıza sokmuş, 6′sı Oscar olmak üzere sayısız ödüle aday gösterilmiş veya layık görülmüş ve milyonlarca insanı korkutmuştu.

Böyle büyük bir başarı ister istemez markalaşmayı kolaylaştırdı sonra. İki-üç senede bir güzel bir afişin üzerinde “M.Night Shyamalan’dan …” ibareleri dikkat çekmeye başladı. Bruce Willis‘in ardından Mel Gibson, Joaquin Phoenix, William Hurt, Sigourney Weaver, Adrien Brody, Paul Giamatti gibi usta oyuncular da bu yönetmenle çalışmak için kuyruğa girdi adeta. Read more






Posted on by thebalkabaa in film incelemeleri, sinema Leave a comment

Kısa Kısa: 4. Akbank Kısa Film Festivali






akbankkısaBu hafta Akbank Sanat’ın “Ödüllü Filmler Üniversitelerde!” etkinliği sayesinde 3-13 Aralık 2007 tarihleri arasında düzenlenen 4. Kısa Film Festivali‘nin kazananları gösterildi Sabancı Üniversitesi Sinema Salonu’nda.

Sırasıyla kurmaca ve belgesel dallarının birincileri Bir Cinayetin İki Öyküsü ve İntihar Ederdim! gösterildi önce. Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak filminin yönetmeni Ahmet Uluçay‘ın sinemaya olan bağımlılığını anlatan belgesel İntihar Ederdim! Müşfik Kenter’in sesi ve Gökhan Kırdar’ın müzikleri eşliğinde güzel bir hikayeyi anlatırken, Bir Cinayetin İki Öyküsü de hem kurbanın hem de zanlının gözünden anlatmış bir cinayeti.

Kurmaca dalında mansiyon kazanan kısalar ise Güvercin Taklası, Unus Mundus ve Camgöz’dü. İlki, çok fazla doğallık içermesi ve biraz düşündürücü oluşuyla fazla çekmedi ilgimi. Fakat 3 buçuk dakikalık Unus Mundus, az ve öz olarak derinden yaraladı beni. Camgöz ise Onur Ünlü’nün Polis’i ya da Quentin Tarantino filmlerini aratmayan, biraz Ahmet Ümit polisiyesini vampirlerle-kurtadamlarla karıştıran, biraz komik, biraz mistik, kendini ciddiye alan ama kendiyle dalga geçen uzun bir kısa film olmuş.

Belgesel dalında mansiyon alan filmleri seyretmeye ne yazık ki kalamadım.
Özetlemek gerekirse, seyrettiğim 5 kısa film arasındaki favorim kesinlikle Unus Mundus oldu.

“Herkes, her şeyden sorumludur.” – Dostoyevski






Posted on by thebalkabaa in film festivalleri, kısa kısa: film, sinema Leave a comment