kısa kısa: televizyon

Kısa Kısa: The Crazy Ones






20′li yaşlardaki herkes gibi ben de hafta sonları televizyonda yayınlanan filmleri izleyerek büyüdüm. -ki bu Robin Williams’ın bana çocukluğumu hatırlatması için yetiyor da artıyor bile: Hook, Jumanji, Mrs. Doubtfire, Patch Adams. Aladdin’i büyüyüp bir de dublajsız izlediğimde ya da Happy Feet’i izlediğimde kendisinin ne kadar yetenekli bir ses aktörü olduğunu da keşfettim tabii ki. Bir süredir ufak roller dışında pek karşımıza çıkmayan Robin Williams’ın yeni bir komedi dizisi ile ‘geri döndüğünü’ duyunca da bir hayli heyecanlandım. Üstelik bu dizi, The Crazy Ones, reklamcılık sektörünün perde arkasından komik hikayeler anlatan bir dizi… Robin Williams, büyük bir reklam ajansının kreatif direktörü rolünde. Reklamcılıkta en az kendisi kadar yaratıcı ve başarılı, fakat onun kadar çocuk olmayan kızı rolünde ise Buffy olarak tanıdığımız Sarah Michelle Gellar’ı izliyoruz. Dizi ekranlardaki en iyi komedi dizisi olmasa da (ve olmayacak gibi dursa da) izlemesi oldukça eğlenceli. Çoğu zaman profesyonelliğin dışında hareket eden çalışanları, çocuk ruhlu patronu, krizleri, mesaileri, ofis içi ilişkileri, sürpriz konukları ve sektöre dair gülümseten içgörüleriyle izlemeye kesinlikle değer. Dizinin uzun yıllar Leo Burnett’te çalışmış ve ajansın kreatif direktörlüğünü de üstlenmiş olan John R. Montgomery’nin anılarından uyarlandığını da ekleyeyim.






Posted on by thebalkabaa in kısa kısa: televizyon, televizyon Leave a comment

Kısa Kısa: Black Mirror






Uzun tatili fırsat bilerek, uzun zamandır birçok kişiden duyduğum bir minidiziyi izleme fırsatı buldum. “Neden ülkemizde böyle diziler çekilmiyor!” diye sorgulatan o dizilerden İngiliz yapımı Black Mirror. İki sezonu da birer saatlik 3′er bölümden oluşan dizinin her bölümü yakın gelecekte geçen, teknoloji ile toplumun almaya başladığı hale eleştirel yaklaşan distopik hikayeler anlatıyor. Her bölümde farklı bir dünyayla ve farklı oyuncularla karşılaşıyoruz. Dizinin bir bölümünde aldığı bir tehditin şartlarını yerine getirip getirmemesi konusunda sosyal medyadan baskı gören bir başbakan, bir bölümünde psikopat katillerden kaçarken kimsenin yardım etmeyip cep telefonu ile fotoğrafını çektiği bir genç kadın, bir bölümde tüm hayatlarını kayıt altında yaşayan bir toplum var… Sosyal medya, teknoloji ve bu konulardaki gelişmelerin sosyolojik etkileri konusunda çok sağlam gözlemlere dayalı altı hikaye de birbirinden çarpıcı. Robert Downey Jr.’ın okyanusun diğer kıyısından dizinin etkisini fark edip The Entire History of You bölümünün haklarını satın aldığını* ve bu bölümü sinemaya uyarlamaya niyeti olduğunu da ekleyeyim.

* Robert Downey Jr to turn episode of Charlie Brooker’s Black Mirror into film, Ben Child, 12/2/2013, The Guardian







Posted on by thebalkabaa in kısa kısa: televizyon, televizyon Leave a comment

Kısa Kısa: The Mindy Project






Yeni sezonda yalnızca filmler, sergiler ve konserler yok tabii ki. Yeni sezon, aynı zamanda geçtiğimiz yıl takip ettiğimiz dizilerin de devamının gelmesi demek. 2012′de yayına başlayan The Mindy Project ile bu yaz tanıştım. Çok sevdiğim The Office’in oyuncu ve yazarları arasında bulunan Hindistan kökenli Amerikalı Mindy Kaling, kendi yarattığı, yazdığı ve başrol oynadığı dizide bir doktoru canlandırıyor. Alışık olduğunuz doktor dizilerine benzemeyen The Mindy Project, bir kadın hastalıkları kliniğindeki üç doktorun iş-aşk-sosyal hayat üçgenindeki başarı ve başarısızlıklarını bol kahkaha attıracak şekilde anlatıyor. Kaling’in gevezeliği ve şapşallığı, kısa sürede alışabileceğiniz komedi diliyle birleştiğinde hoşça vakit geçirten bir komedi çıkmış ortaya. Dizinin geçtiğimiz hafta başlayan ikinci sezonunun ilk konuk oyuncusu James Franco olmuş.






Posted on by thebalkabaa in kısa kısa: televizyon, televizyon Leave a comment

Kısa Kısa: Orange Is the New Black






Bilenler bilmeyenlere anlatsın, Netflix geçtiğimiz Şubat ayında tamamını online olarak ve 13 bölümünü aynı günde yayınladığı House of Cards ile adından çokça söz ettirmişti. Bu ses getirmede başroldeki Kevin Spacey’nin ve ilk iki bölümü yöneten David Fincher’ın da oldukça etkisi vardı tabii… Netflix, House of Cards’ın başarısının ardından aynı formülü bir yaz dizisi için uyguladı: Orange Is the New Black. Yine 13 bölümünün tamamı aynı gün, 11 Temmuz‘da yayınlanan dizi, gerçek bir yaşam öyküsünden uyarlanmış.

Üst-orta sınıftan gelen, eğitimli ve kültürlü Piper Chapman’ın (Yazarın gerçek adı Piper Kerman) yıllar önce işlediği bir suçu  itiraf etmek zorunda kalarak bir yıldan fazla bir süresini geçireceği hapishanede yaşadıklarını anlatıyor dizi.Taylor Schilling‘in canlandırdığı Chapman, önceleri hapishane yaşamına ve burada tanıştığı insanlara uyum sağlamakta oldukça zorlansa da bölümler ilerledikçe kurduğu dostlukları, edindiği düşmanları, hapishane yaşamanının kural ve dinamiklerine sağladığı uyumu siz de gözlemleyebiliyorsunuz. Her bölümde Chapman ve Chapman haricindeki bir karakterin geçmişine geridönüşlerle giderek (Çok başka olsa da, biraz “Lost”u hatırlattı bana bu özelliği) hapishanede sonlanan yaşamlarını izleyerek onları daha iyi tanıyoruz. Özellikle anlatılan her şeyin gerçek olduğunu bilmek, diziyi daha heyecanlı bir şekilde izlemenize neden oluyor. Taylor Schilling dışında, başta Kate Mulgrew, Michelle Hurst ve Danielle Brooks olmak üzere çok iyi performanslar var.






Posted on by thebalkabaa in kısa kısa: televizyon, televizyon Leave a comment