gael garcia bernal

Balıklar ve Bisikletler üzerine: Sinemada Din Eleştirisi






el-crimen-del-padre-amaro-858511l

Ortaokuldaki din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinde sorgulamaya başladığım din kavramı, lisede felsefe derslerinin de devreye girmesiyle zirve yapmış; üniversitede Karl Marx’ın şu sözlerinin geçtiği metni okumamla tarafımdan tamamen reddedilmişti:

“Din; baskı altındaki bir yaratığın iç çekişi, kalpsiz bir dünyanın kalbi ve ruhsuz hallerin ruhudur. Din, kitlelerin afyonudur.” Read more






Posted on by thebalkabaa in film incelemeleri, filmler, sinema Leave a comment

İki kere sil baştan.






La science des rêves (Rüya Bilmecesi) ve Stranger Than Fiction (Lütfen Beni Öldürme), gerçekliği ve kurmacayı bir araya getirerek Eternal Sunshine of the Spotless Mind (Sil Baştan) izinden gidiyor sanki.

eternal_sunshine_of_the_spotless_mind

Zaman, rüyalardakinin ya da hikayelerdekinin aksine çok çabuk geçip gidiyor. Ülkemizde 2 yıl gecikmeden sonra geçtiğimiz yaz gösterime girmiş olmasına rağmen; sanki yıllar geçmiş gibi onu seyredeli. Yaratıcı senarist Charlie Kaufman’ın yazıp, Michel Gondry’nin yönettiği; özellikle romantik gençler arasında hatırı sayılır bir hayran kitlesine sahip 2004 yapımı o büyüleyici film… Belki de anmak istemiyorum yerlileştirilmiş ve büyüsü bozulmuş ismini, onun için uzatıyorum. Eternal Sunshine of the Spotless Mind… Bilincin altını üstüne getiren, her izlendiğinde yeni bir şeyleri ortaya çıkaran, Jim Carrey ve Kate Winslet’in tüm yeteneklerini haykırdığı film… “Sil Baştan” yani.

Ve “Sil Baştan” başlamak gerektiğini düşünen sinema dünyası; iki yıl sonra yeniden gerçek ve kurmacayı birbirinin içine sokmayı başardığı iki filmle karşımızda: Le science des rêves (Science of Sleep / Rüya Bilmecesi) ve Stranger Than Fiction (Lütfen Beni Öldürme). Read more






Posted on by thebalkabaa in film incelemeleri, filmler, sinema Leave a comment